Ateşle Oynamak kitabının yazarlarından biri olarak Türkiye’de
farklı şehirlerde söyleşi yapmak uzere gelen Richa Nagar’ın
ilk durağı Ankara’ydı. Ayizi Yayınevi ve İHOP’un davetlisi olarak ve aynı
zamanda birçok gönüllü kadının çabasıyla Ankara’ya gelen Hint kökenli feminist
aktivist yazar, sabahtan itibaren bütün gün dinmeyen enerji ve coşkusuyla
hepimize inanılmaz bir deneyim yaşattı. Hani bazı insanlarla tanışmak şanstır
ya, kendinizi şanslı hissedersiniz ya karşılaştım diye, işte Richa Nagar’la bu
hafta sonu yaşadığımız tam da böyle bir şeydi. Ve sanıyorum ki onu dinlemeye
gelen, onunla tanışan ve karşılıklı hikâyelerini paylaşan birçok kadın çok
benzer bir duyguyla ayrıldı cumartesi günkü buluşmadan. Son birkaç yıldır
çalıştığım alandan dolayı Nagar’ın akademik çalışmalarından az çok haberdardım
ve bugüne dek bazı makalelerini İngilizceden okumuştum ama yakın zamanda Ayizi
yayınevinin Türkçe’ye kazandırdığı Ateşle
Oynamak kitabını okuduğumda çarpıldığımı söylersem abartmış olmam. Hem
anlattığı eşsiz deneyimle hem de bunu anlatma biçimleriyle Hindistan’daki dokuz
kadının yolculuğunu anlatan bu kitap beni derinden etkiledi. Aslında bu duygumu
paylaşmak ve başkalarına da aktarmak için kitabı ilk okuduğum zaman üzerine bir
şeyler yazmayı çok istemiştim ama mümkün olmamıştı. Artık bu buluşmadan sonra
daha fazla ertelemek istemedim ve bir şekilde paylaşma isteği ve sorumluluğu
duydum.
Peki Nagar bize ne anlattı, ne söyledi de bu kadar etkilendik? En başta da
söylediğim gibi kendisinin Türkiye’ye asıl geliş nedeni, yazarlarından biri
olduğu Ateşle Oynamak kitabı üzerine
konuşmak ve okuyucularıyla buluşmak. Ama öyle basitçe kitap demek biraz
haksızlık olur çünkü kitabın yazılmasına vesile olan dokuz kadının yolculuğu şu
an yaklaşık altı bin kişilik üyesinin olduğu bir harekete dönüşmüş durumda;
adını da kitabın Hintçe baskısından almış: Sangtin
Yatra. Nagar, Awadhi dilinde Sangtin sözcüğünün “kadınlar arasında
dayanışma, karşılıklılık ve kalıcı dostluk” diye tarif ediyor, Yatra ise
yolculuk anlamına geldiğini söylüyor. Yani, bu kitap ve sonrasında oluşan bu
hareket, kendilerine Sangtin adını veren farklı sosyopolitik konumlardan gelmiş
dokuz kadının ortak yolculuğunun hikayesinin bir ürünü. Kitaba başlarken Nagar,
“insan dokuz kadının çıktığı bir yolculuğun hikayesini nasıl anlatır?” diye
soruyor. Ben de şimdi bu kısacık yazıda kitaptan okuduğum ve sonra kendisinden
dinlediğim bu hikayeleri nasıl anlatabilirim diye düşünüyorum. Sanırsam çok
mümkün değil ama yine de Nagar’ın önerdiği gibi bu dokuz yolcunun sesine kulak
vermek adına öncelikle “dokuz sesten mürekkep bu koro”nun yedi üyesinin
isimlerini tek tek anmayı isterim: Anupamlata, Ramsheela, Reshma Ansari,
Shashibala, Shashi Vaish, Surbala ve Vibha Bajpayee. Hindistan’ın Sitapur
Bölgesi’ndeki yetmiş köyde örgütlenme işlerinde çalışmış, farklı kast ve
dinlerden gelen köy düzeyindeki STK aktivisti olan bu yedi kadın, bölge
düzeyindeki STK aktivisti olan Richa Singh ve Minnesota Üniversitesi’nde hoca
olan Richa Nagar ile bir araya gelerek Sangtin Yatra/Ateşle Oynamak’ı ortaya
çıkarıyor. Beraber çıktıkları bu zorlu yolculuğu kendilerinden dinleyelim:
“Hayatımızın ve emeğimizin yolculuğu, Aralık 2002’de yapmaya karar verdiğimiz
anlaşmayı ve çabamızı böyle isimlendirdik. Sizinle paylaşacak olduğumuz bu
hikayeler, neşe ve keder; mücadeleler ve hayaller bu yolculuğun ilk molasından.
Yolculuğumuzun ilk bölümünde neler başardığımızı tarif etmek zor – özgüvenli,
kolektif bir ruh, birinin diğerine derin saygısı ve yüküyle bizi ezen bir
toplumda yaşamak ve mücadele etmek, bizi bağlayan zincirleri kırmak için daha
derin bir kavrayış. Ancak bu zincirlerin ağırlığı altında ezilirken bir sonraki
savaşımızı planlayabiliyor, yeni olasılıkları hayal edebiliyoruz.” Ve Sangtin
kadınları, sayısız özlemler, hayaller, mücadeleler ve gözyaşlarının birbirine
karıştığı bu ortak yolculuğun gerçeği sonsuza dek değiştirdiğini söylüyorlar.
İşte bu hafta sonu biz Ankara’da bu yolculuğa çıkmış kadınlardan birini, kendi
de bir Sangtin olan Richa Nagar’ı ağırladık.
Bu arada, merak edenler için biraz Richa Nagar’dan bahsedeyim. Kendisi şu
anda Minnesota Üniversitesi’nde profesör, ama bildiğiniz profesörlerden
değil. Nagar akademisyen olarak hayatını
sürdürüyor ama aktivistliği hiç bırakmamış, Amerika’da yaşıyor ama doğduğu,
büyüdüğü Hindistan’dan hiç kopmamış, İngilizce dilinde okuyup yazıyor ama kendi
dili Hinduca’da yazmaktan vazgeçmemiş, akademik dergi ve kitaplarda yazıyor ama
gazetecilik ve yaratıcı yazarlığa devam ediyor. Her ne kadar kendisini kadın
çalışmaları bölümünde daha evinde gibi hissettiğini söylese de ilk çalışma
alanı olan coğrafyadan edindiği bilgi ve kavrayışı bütün çalışmalarının hala
temelini oluşturuyor. Evet, aslında Nagar’ın sırrı tam da burada yani
beslendiği hiçbir şeyi bırakmamasında, birini diğerine tercih etmemesinde bana
kalırsa; kendisi tüm bu farklı alanların, bilgi ve deneyimlerin
birlikteliğinden güç alıyor ve tüm bu yerlerde var olmanın, üretmenin ve bunları
paylaşmanın gerekliliğine inanıyor. Zaten ona sorarsanız bunların hiçbiri birbirinden
ayrılamaz ve biri diğerinden üstün ya da ayrıcalıklı değil, sadece farklı bilgi
üretim süreçleri. Bunların tümünün kesiştiği noktaların en başında ise feminizm
geliyor. Nagar, bu alanların hepsinde bir feminist olarak bulunuyor ve daha da
önemlisi her biriyle ilişkilenirken feminist politika yapma uğraşını hiç
kaybetmiyor.
Bu yazıyı yazarken Amerika’daki bir arkadaşım Richa Nagar’ın, bulunduğu
üniversiteye ziyaretinin ardından “sadece hikaye anlattı, bunda bilimsel olan
ne?” diye yorumlar yapıldığını söyledi. Açıkçası bugün üniversitenin ve bilimsel
bilginin nasıl tanımlandığı ve üretildiğini ve bu bilgi üretim sürecinin nasıl
ayrıcalıklı bir şekilde konumlandırıldığını düşününce bu tepkiler çok da
şaşırtıcı gelmiyor. Oysaki biz Ankara’da derin bir teorik birikim ve eşsiz bir
politik deneyimle donanmış, sadece araştırma yapma peşinde olmayıp neyi nasıl
yaptığını sorgulayan ve bir şeyleri değiştirmeyi dert edinen bir akademisyenle
karşılaştık. Bir yandan küresel kalkınma süreçleri ve kadının güçlendirilmesine
ilişkin bilgiler sunarken diğer yandan birlikte çalıştığı kadınların
hikayelerini anlattı bize büyük bir özenle, şüphesiz kendisininkini de dışarda
bırakmadan. Evet, Nagar hikayeler anlatıyor ama değme bilimsel bilgiden daha
gerçek. Hatta biraz daha ileriye giderek diyor ki farklı kadınlarla birlikte
yol alırken birlikte yaşadıkları acı ve gözyaşı bile ortaya çıkardıkları ve
bugün bizlerle paylaştıkları bilginin bir parçası olarak görülmelidir. Maalesef
bugün artık görmeye çok alışık olmadığımız bir araştırmacı ve eylemci resmi
çiziyor Richa Nagar ve bize çıkışsız olmadığımızı, farklı yaşama ve üretme
biçimlerinin mümkün olabileceğini hatırlatıyor. Ama en çok da daha adil ve iyi
bir dünya için, birlikte mücadele etmek ve güçlenmek için bulunduğumuz yerin,
sahip olduğumuz ayrıcalıkların farkına vararak sorumluluk almaya çağırıyor.
Evet, bu hafta sonu Ankara‘dan Richa Nagar geçti. Deneyimiyle, politik tavrı
ve güçlü eleştirel bakışıyla ama en çok da yüreğiyle, coşkusuyla inanılmaz bir iz
bıraktı ardında. Ankara’da olup da kaçıranlar adına üzülmedim değil ama
İstanbul ve Diyarbakır'da bulunanlar için hala geç değil. Eğer imkanınız varsa kaçırmayın
derim, kendinize bir iyilik yapın ve gidin dinleyin. Baskı ve şiddetin her
geçen gün arttığı, birlikte yaşama ve eylem alanlarının giderek azaldığı bugünlerde
inanın herkese çok iyi gelecek bir paylaşım. Ama hiç olmadı Ateşle Oynamak kitabını alıp okuyarak Richa
Nagar ve Sangtin yazarlarının yolculuğuna ortak olun.
* 25 Nisan 2012 tarihinde Bianet'te yayınlandı.
DENEME
YanıtlaSil