Geçen hafta itibariyle 5-6 yıl önce katıldığım Solfasol Gazetesi'nden ayrılmış bulunmaktayım. Ayrılma nedenim grup içi yaşan bir taciz olayı ardından grup içinde bazı kişilerin tacize karşı baskıcı ve dayatmacı bir tutum izleyerek tacize uğrayan kadınları ikinci bir kez şiddete maruz kalmasına yol açılmasıdır. Bu tür bir konu herkesi ilgilendirdiği için ayrılma gerekçemle birlikte Solfasol'den tamamıyla ayrıldığımı kamusal olarak duyurmak istedim. Bu aşağıda paylaştığım yazı, yaşanan tacize dair mail grubunda gazetenin kurucu çekirdek ekibinden bir erkek arkadaşın kadınların yaşadığı tacize ilişkin sorgulayan mailleri ve sonrasında çıkan tartışmalar sırasında yazıp gönderdiğim bir maildi. Okunma kolaylığı olması açısından küçük düzeltmelerle ve isimler çıkarılarak yazı metni haline getirdim. Bu mailden yaklaşık bir hafta sonra gruptan ayrıldım, benden önce çok sayıda insan ayrıldı, kimisi açıklayarak kimisi sessizce. Bunun en büyük sebebi bir hafta boyunca söz konusu arkadaşın yazdığı mailler ardından kendisine yönelik yapılan hiç bir eleştiriyi ya da sorulan soruyu muhatap almayıp sessiz kalmasıydı. Yaklaşık bir hafta sessizliğin üzerine mail adreslerinin kapanmasıyla ilgili teknik bir soruya hiç bir şey olmamış gibi cevap verip başka kimseyi muhatap almaması da durumu iyice kabul edilemez bir hale getirdi. Benim için bardağı taşıran son damlaysa grupta benim gibi eskiden yer almış olan bir kadının da taciz eden kişi tarafından zamanında rahatsız edildiğini açıklayıp gruptan tamamıyla ayrıldığını belirten mailiydi. Bunun üzerine denecek bir şey zaten kalmamıştı benim için de; hele de üstüne bir kaç kişinin gazetenin yeni sayısının çıkarılması gerektiği, abonelere olan sorumluluk hatırlatması ve bütün bu problemleri bir araya gelip konuşursak çözeriz, hep beraber forum yapalım diye önerilerini görünce daha fazla dayanmayıp ayrıldım. Bu süreçte tam olarak ne yaşandığını detaylı olarak başka bir yazıda anlattım, merak edenler bu linkten okuyabilir.


Bu konuda yazmaya başlamadan önce Solfasol Gazetesi’yle olan ilişkimden kısaca bahsedeyim. İlk kurucu ekip kadar eski olmasam da bugünden bakıldığında baya eski üye sayılırım; üç yıldır Van'da öğretim üyesi olarak görev yaptığım için sadece uzaktan abonelik desteği veriyorum. Gazetede ilk kadın ve kent dosyasını hazırlayan ekipteydim ve o zaman da gazetedeki toplumsal cinsiyet eşitsizliği konusunda sıkı tartışmalar yapmış biriyim. Van'a gittikten sonra son dönem Solfasol'ün yaptığı işleri çok beğenip bir dönem parçası olduğum için mutlu oluyordum, öğrencilerime veriyordum okumaları için; bunda şüphesiz kadın ve lgbt arkadaşların artan aktif katılımının etkisi büyük. 

Bugün grupta tanıdığım çok az kişi kaldı haliyle, fark ettim ki bu tartışmaya dahil olan sadece erkekleri tanıyorum neredeyse. Bu bilgi önemli çünkü grup içi yaşanmış bir olay tanıdıklık/arkadaşlık üzerinden ele alınılıyor. Tacize uğrayan kadın arkadaşların hiç birini tanımıyorum, aralarında ismen bildiklerim var o kadar. Erkek arkadaşlardan bazıları için tanıdık lafı yetersiz kalır, baya arkadaştık; tacizi yapanla da yıllarca Odtü'den tanışırız, mahalle komşuluğu yaptık, öyle ki son kaldığım evde yıllarca ahşap masasını kullanmıştım. 

Bunları niye yazıyorum çünkü böyle bir mevzuda bunların hiç bir ehemmiyeti yok, çok sevdiğimiz, iyiliğini gördüğümüz erkeklerin tacizde bulunduğunu ilk kez öğrenmiyoruz; ve daha da önemlisi ortak bir sosyal/politik çevredense arkadaşları/mız tarafından nasıl korunup kollandığını da defalarca deneyimledik. Yani grupta tartışılan mevzu kadınlar için ne yeni ne farklı bir şey. Bu yüzden şaşırtmadı ama birçok kişi gibi beni de epeyce üzdü. Tanıdığın, birlikte başka bir dünya kurma hayliyle yan yana geldiğin insanların bir kadına tacizde bulunduğunu ya da taciz konusunda aldıkları içler acısı tavrı görmek tarifsiz bir hayal kırıklığı, sanırım kadınlar olarak yıllarca en çok biriktirdiğimiz şey bu hayal kırıklığı ve güven kaybı duygusu; ve bununla yasamak, mücadele etmek zorunda kalmak bile başlı başına bir şiddet.

Buradaki tartışmalarla ilgili söylenecek çok şey var, ama hem çoğu söylenmiş zaten hem de bir kısmı uzaktan bana düşmez. Ancak yazacağım bir kaç noktayı hem eski bir Solfasol dostu hem de uzun yıllardır bu konularda çalışan ve taciz, tecavüz vb. konularla mücadele etmeye çalışan biri olarak okumanızı isterim.

Her şeyden önce ben kadınların bu kadar özenli bir şekilde süreci yürütmek için gösterdikleri çabaya diyecek söz bulamıyorum; ve buna rağmen gördükleri tepki karşısında duydukları hayal kırıklığının ağırlığını tahmin edebiliyorum. Dürüst olayım, maillerini okurken hep içimden umuyorum bu caba boşa çıkmaz hissi vardı, son iki günde ise artık bu neyin tartışması noktasına geldim. Özellikle yasadıkları tacizleri anlatmak zorunda kalan kadın arkadaşlara cesaretleri için  ve hala o noktada bile taciz edeni ifşa etmeme kararına bağlı kalmalarına saygı duyuyorum; ama ne olursa olsun böyle bir şiddet yaşamak durumunda kaldıkları için çok üzgünüm. 

Bu duruma yol açan arkadaşın mailindeki sorgulamaları birçok  kişi gibi dehşetle okudum, niyeti ne olursa olsun asla böyle bir konuda bir erkek bu tür soruları sorma hakkında kendini göremez. Bir türlü kabul etmek istemiyoruz ama ne yaparsak yapalım kadınlar ve erkekler arasında yapısal/tarihsel ve hala devam eden bir eşitsizlik, ezme/ezilme ilişkisi var ve kadınları ilgilendiren bir mevzuda, hele de erkek şiddeti konusunda, bir erkeğin bu konuda böyle bir sorgulamaya girmesi kabul edilemez. Bana sorarsanız kendinden farklıyla birlikte yaşama, buna ilişkin politika yapma en çok da bir had meselesidir, kendi eşitin olmayan senden daha dezavantajlı gruptan biriyle ilişkimizde söylediğimiz söz, aldığımız tavrı bu had belirlemelidir. Burada en trajik ve ürkütücü  olan yan, bunu yıllardır insan hakları alanında çalışan bir arkadaşımızın yapıyor olması. Sonrasında onu desteklemek için ben onu tanıyorum, niyeti bu değil gibi ifadelerin ise tutulur yanı yok çünkü cinsel taciz politik bir mevzu Solfasol de toplumsal/politik bir alan, burada niyet okuyarak tartışma yürütürsek bir yere varamayız.

İtiraf edeyim tacize dair kadınları sorguladığı mailin ardından demek istediğini açıklamak için yazdığı ikinci mailinin tamamını okuyamadım, içim kaldırmadı; uzun suredir taciz konusunda bu kadar kötü bir yaklaşım görmemiştim, arkadaşı olarak utandım. Yarıdan sonrasını satır atlayarak okudum, bu kadar şeyi yaşayan kadın arkadaşlardan özür diliyorum bir maile bile tahammül edemediğim için. Mailde en çok dikkatimi çeken şey sürekli dedikodu ve benzeri ifadelerin sıklıkla kullanılması ve bunların tacize uğrayan kadınların güvenilirliğini sarsmaya yönelik olması; Solfasol’de yer aldığım onca zaman her toplantı sonrası bir sürü olay, kişi hakkında konuşuldu, bundan tartışmalar çıktı da bir tanesi için bile dedikodu türü ifadeler kullanılmadı. Ama mevzu kadınları ilgilendiren ve kadınlar arasında yürütülen bir konu olduğunda ilk aklımıza gelen ifadelerden birinin dedikodu olması aslında çok şey anlatıyor. Taciz gibi bir konuda kadınların bu deneyimleri kendi aralarında paylaşmaları ve bu süreci nasıl yürütecekleri konusunda birlikte konuşarak karar vermelerinden daha doğal ne olabilir ki; zaten bu son iki gündeki mailler kadınların kendi dayanışma ağlarını kurmalarının ne kadar gerekli olduğunu hepimize fazlasıyla gösterdi.

Son olarak tacizde bulunan arkadaşın kendini ifşa ve özür mailiyle ilgili bir kaç şey; sonraki maillerde “arkadaş özür diliyor, ne derseniz yapmaya hazırım diyor” minvalinde cümleler gördüm. Maili dikkatle bir iki kez okudum sırf bu yüzden, Evrensel gazetesinde cinsiyetçi karikatürü için özür dilerken yanlış anlaşıldım diye bir açıklama yapan bir adam vardı adını unuttum, bu mailin ondan farkı ne bulamadım. Bu mailde tek iyi şey var, o da inkâr etmeyip karşı saldırıya geçmemesi ama bunun için de şükredecek, hele daha ne yapsın diyecek halimiz yok. Her şeyden önce buradaki özür kişisel bir mevzu değil, bir arkadaşımızın kalbini kırdık da özür dileyip barışalım geçsinlik bir şey değil. Politik zeminde özür açıklık, sorumluluk gerektirir her şeyden önce, neyi nasıl dediği mühimdir. Zaten sonunda dediğiyle özrünün bir kıymeti kalmıyor; izin verilirse hepsinin yanlış anlamadan ibaret oldugunu açıklayabilirmiş. Ben kadınların yazdıklarından tekrar ayrıntı vermek istemiyorum ama yanlış anlaşılmalık bir durum olmadığı ortada, ve ayrıca yedi kadın da mı yanlış anlamış?! Ayrıca bunca zaman taciz edenin kendisi olduğunu bilmemesine ne diyeyim bilemedim, bu kısım bence epey bi muğlak, kadınlardan bu kadar uyarı almasına rağmen hiç üstüne alınmamış, taciz olarak görmemiş anlaşılan.

Gelelim buradan nereye gidileceği sorusuna, bu kadar şey söyleyip bir öneri yapmadan çekilmeyi doğru bulmuyorum. Tabi ki bunları şiddetle mücadele alanında kendi deneyimlerimden ve öğrendiklerimden yola çıkarak yaptığım bir fikir paylaşımı, tartışmaya bir katkı olarak görmenizi isterim, yoksa ne yapılacağını söylemek tabi ki benim haddim değil. Bu noktadan sonra bana kalırsa ilkesel olarak ilk yapılması gereken şey, taciz yapan arkadaşın Solfasol’den uzaklaştırılmasıdır; istediği kadar kabul etsin, özür dilesin tacize uğrayan kadınların taciz eden kişiyle aynı grupta birlikte çalışmaya devam etmesi ciddi bir sorun, ve aynı zamanda genel olarak tüm kadınların rahat ve güvenli hissetmeyeceği bir alan olacak böylelikle Solfasol, hele de bu son tartışmalardan sonra. 
Bunun dışında taciz konusunda eril, baskıcı/dayatmacı ve şiddet üreten tavırlarda bulunan arkadaşların da yaklaşımları ve yaptıkları ele alınmalı, bu ise Solfasol’de şu an aktif olan arkadaşların ve özellikle kadınların sözleri ve talepleri gözetilerek, belirleyeceği bir süreçle yürütülebilir kanımca. 

Bu süreçlerde en zor olan kısım arkadaşlık mevzusu şüphesiz; maalesef ki arkadaşlarımıza konduramıyoruz bir türlü tacizi ya da tacize karşı aldıkları eril tavırları ama maalesef yaşadığımız gerçeklik böyle ve buna göre tavır alıp çözüm üretmeliyiz. Burada taciz üzerine yazılanların, daha önce Ankara'da şimdi Van’da karşılaştığım taciz vakalarında duyduğum tepkilerin sadece inceltilmiş hali olduğunu söylesem abartmış olduğumu düşünebilirsiniz ama inanın değil. Genç kadınlar uğradığı tacizi zor bela söylediklerinde çok benzer sorgulamalara maruz kalıyor ve etraflarındaki insanlar ama ben onu yıllardır tanıyorum, niyeti o değildir diye savunuyor. Bu benzerlikleri basit bir tesadüf görmek bence asıl mevzuyu kaçırmak olur, ataerkil heteronormatif bir toplumsal dünyada yaşıyoruz, ve kendi kurduğumuz alternatif alanlara da bunu maalesef taşıyoruz çünkü başka türlüsünü çok az biliyoruz; ancak, şu var ki biz kendi alternatif toplumsal alanlarımızda bir şiddet mevzusunu bile yine şiddet üreterek çözmeye çalışıyorsak o zaman ne farkımız kalır onca karşı çıktıklarımızdan, eleştirdiklerimizden, kol kırılır yen içinde kalır zihniyetindeki ilişkilerden, aman tadımız kaçmasın ali rıza bey diyen ailelerden; ve ne anlamı kalır birlikte başka bir dünya hayali kurmanın? 

Solfasol toplumsal ve politik idealleri olan bir oluşum; bu yüzden de yeri geldiğinde gerekli tavır ve eylemleri alması gerekir, hiç kimseye arkadaşımız, dostumuz ya da ne çok emeği geçmiş diyerek ayrıcalık tanımadan; hepimiz kardeşiz’e bağlanacak bir naifliğin bizi bir yere götüreceğini düşünmüyorum, hepimiz ne kardeşiz ne eşitiz ama bunu mümkün kılmak için uğraşıyor, bir arada eşit, adil ve barışcıl bir yaşamı kurmanın yollarını arıyoruz, ve asıl kıymetli olan da bu çaba zaten bu yüzden bu çabanın hakkını vermeliyiz.
0 yorum