Dünyanın dört bir yanında, kadınlar sistematik olarak şiddet görüyor, öldürülüyor. Kadınların hayatları boyunca karşı karşıya kaldıkları bu yoğun baskı ve şiddetle mücadele eden güçlü ve cesur kadınlar ise çoğu zaman korku ve tehdit salmak için öldürülüyor. The Guardian gazetesi, 2015 yılında öldürülen dokuz aktivist kadına dikkat çeken bir yazı yayınladı, kadın haklarını savunurken öldürülen bu cesur kadınları daha çok insan tanısın diye türkçe çevirisini burada paylaşmak istedim.*
Sol üst baştan sırayla, Joan Kagezi, Nadia Vera, Norma Angélica Bruno Román, Catherine Han Montoya, Losana McGowan, Intisar al-Hasairi, Angiza Shinwari, Photograph: WHRD
2015'te 9 kadın aktivist öldürüldü.
Uluslararası Kadının İnsan Hakları
Savunucuları Gününe vurgu yapmak için,
geçmiş yıllarda öldürülen kadın aktivistleri anıyoruz.
Nadia Vera
Meksika: 21 Temmuz 2015’te öldü.
Nadia Vera Meksika’daki dairesinde ölü
bulundu. Aralarında üç
kadının, bir erkek gazeteci Rubén
Espinosa’nın da bulunduğu dört
kişiyle beraber tecavüze uğradı,
işkence gördü
ve başından vuruldu. 2010’dan beri Meksika’da
öldürülen 36. kadın
insan hakları savunucusuydu. Petrol rezervlerinin
tasfiye edilmesi ve gazetecilere saldırı
konularında mücadele ediyordu. Aktivizmi, ölüm
tehditleri sonucu geçen yıl Veracruz’un
başkenti Xalapa’dan Meksika’ya taşınmasına
yol açmıştı.
"Nadia’nın cinayete uğraması
tehditlere ve şiddete maruz kalan savunucular için
Meksika’da güvenli bir ortamın kalmadığını
gösteriyor. Bu da insan hakları
krizinin ne kadar ciddi bir hal aldığının göstergesi," diye açıkladı
Meksika’daki İnsan Hakları
Savunucuları Ulusal Ağı
(National Network of Human Rights Defenders of Mexico) koordinatörü
Atziri Ávila.
Francela Méndez
El Salvador: 31 Mayıs 2015’te öldü.
Francela Méndez, El Salvador’da
transseksüel topluluğunun haklarını
savunuyordu. Şehirdeki lezbiyen, gey, biseksüel
ve transseksüel kişilerin haklarını
savunan Colectivo Alenjandria’nın yönetim
kurulundaydı. Ayrıca HIV, tüberküloz
ve sıtma hastalıklarının
üzerine gitmek amacıyla
uygulanan bir programda yer alıyordu ve ayrıca Salvadorlu
İnsan Hakları Savunucuları
Ağı’nın üyesiydi. San Salvador
dışında bulunan Sonsonate’de bir arkadaşının
evinde öldürüldü.
Méndez’in öldürülmesi, İnsan Hakları
Inter-Amerikan Komisyonu tarafından kınandı.
Intisar al-Hasairi
Libya: 24 Şubat 2015’te öldü.
Intisar al-Hasairi ve teyzesinin cesetleri Tripoli’deki
bir arabanın bagajında bulundu. İkisi de vurulmuştu.
Al-Hasairi Libya’da barışı
ve kültürü
savunan bir grup olan Tanweer Hareketi’nin kurucularındandı.
Şehirdeki demokrasi yanlısı
eylemlerde yer alıyordu.
Joan Kagezi
Uganda: 21 Mart 2015’te öldü.
Ugandalı avukat ve savcı
Joan Kagezi, işinden evine dönerken vuruldu.
Uluslararası suçlar ve terör
karşıtı şubesindeki kamu
savcılarının yöneticiliğini
yapıyordu. Öldüğü
zaman, Kagezi al-Shabaab terör saldırılarına
karışan 13 erkeğin dahil olduğu davanın
baş savcısıydı.
Aynı zamanda, Tanrının Direnişi
Ordusu’nun eski komutanı Thomas Kwoyelo’nun, cinayet ve
adam kaçırma suçlarından dolayı
açılan soruşturmasına yardımcı
oluyordu. Ölümü üzerine, Kampala'da Observer gazetesi
"Onun öldürülmesi, bazı
avukatların en parlak ve en üst düzeyde korkusuzca sürdürülen
ceza davası tecrübelerinden biri olarak tanımladıkları
süreci sona erdirdi" diye yazdı.
Sabeen Mahmud
Pakistan: 24 Nisan 2015’te öldü.
Sabeen Mahmud, annesiyle Karachi’deki bir
etkinlikten ayrıldıktan sonra arabasında
vuruldu. Pakistan’ın en önde gelen insan
hakları aktivistlerinden biriydi ve T2F (The
Second Floor -İkinci Kat) olarak bilinen öncü
kafe ve topluluk sanatları alanının
direktörüydü. Öldürüldüğü
akşam, T2F’de Pakistan Hükümeti’nin
ellerinde kaybolan Balochistan’daki kişilerin durumuna
dikkat çeken bir etkinlik düzenleniyordu. Ölüm
tehditleri alan Mahmud için, arkadaşı
yazar Kamila Shamsie şöyle yazmıştı:
“O, evde de eşitliği olan, tel lehimleyen, Urdu şiirini
tartışan, kriket oynayan, Karaçi’deki tüm ilerici siyasi gösterilere
katılan, Pink Floyd söyleyen ve benim kendisini böyle
ilan eden “çokbilmişler tayfası”
arkadaşımdı.”
Norma Angélica
Bruno Roman
Meksika: 13 Şubat 2015’te öldü.
Norma Angélica Bruno Roman başka
bir genç aktivistin cenazesine giderken çocuklarının
önünde öldürüldü.
Norma'nın, yakınları
kaybolan ailelerle çalışan Iguala’daki
bir gruba üye olduğu anlaşılmıştı.
Catherine Han Montoya
ABD: 13 Nisan 2015’te öldü.
Sivil ve insan hakları için mücadele
eden Catherine Han Montoya, Atlanta’daki evinde öldürüldü.
Lezbiyen, gay, biseksüel ve transeksüel kişi
haklarının yanında Asya kökenli Amerikalı
göçmenleri ve kadınları ve Pasifik Adalıların
haklarını savunuyordu. Güneydoğu
Göçmen Hakları Ağı’nın
kurucularındandı. Montoya, ‘Sivil
ve İnsan Hakları üzerine Liderlik
Konferansı’nda çalışmıştı.
Konferansta kendisi şu şekilde onurlandırılmıştı:
"göçmenlerin, farklı ırklara mensup
toplulukların ve LGBT bireylerin ve ailelerin hayatlarını
güçlendirmeye hayatını
adamış, olağanüstü
yetenekli bir lider ve becerikli bir organizatör. Ardında,
çoklu-etnik
topluluklar arasında dayanışma ve fırsat köprüleri
kurma mirası bıraktı."
Losana McGowan
Fiji: 4 Nisan 2015’te öldü.
Gazeteci ve kadın hakları
savunucusu Losana McGowan evinde öldürüldü.
Partneri cinayetin faili olarak suçlandı. McGowan, bir
yandan Fiji Times ve Fiji Yayın Kuruluşu’nda
gazetecilik yaparken, bir yandan da kadınlara ayrımcılık
uygulayan yasaları değiştirmek
için çalışan Fijili Kadınların
Kriz Merkezi ve Fijili Kadın Hakları
Hareketi’nde aktivist olarak yer alıyordu.
Yakın zamanda Pasifik Topluluğu Sekreteryası’nın
medya ve iletişim koordinatörlüğünü
üstlenmişti. Ölümü, kadına yönelik şiddetle mücadele
için daha kapsamlı eylemler yapılmasına
ilişkin çağrıları teşvik etti.
Angiza Shinwari
Afganistan: 16 Şubat 2015’te öldü
Angiza Shinwari yolculuk yaptığı araca yapılan bombalı
saldırıyla öldürüldüğünde,
Nangarhar’da etkin il meclis üyesi olarak ikinci dönemine
başlamıştı. Meclise seçilmeden
önce Shinwari kadın hakları
ve eğitim hakkı konularının
sağlam savunucusuydu. Ölümü,
Afganistan’da kadınların
politik bir pozisyon almasıyla yaşadıkları
tehlikeleri ön plana çıkardı.
Reuters, Shinwari’nin, göze batmamaya çalışmasına
rağmen, yaşamının
tehlikeye girdiği endişesiyle Afgan ve
yabancı yetkililerden korunma talebinde
bulunduğunu açıkladı. Shiwari "devlette çalışan
her kadının hayatı
büyük
tehlike altında ve bu durum özellikle
meclis üyeleri için daha da vahim" demişti.
*ingilizceden türkçeye çeviride yardımcı olan @aipenk adlı twitter kullanıcısı ve Seda Özdil'e teşekkür ederim. Yazının orijinaline bu linkten ulaşabilirsiniz.
0 yorum