Geçen hafta itibariyle 5-6 yıl önce katıldığım Solfasol Gazetesi'nden ayrılmış bulunmaktayım. Ayrılma nedenim grup içi yaşan bir taciz olayı ardından grup içinde bazı kişilerin tacize karşı baskıcı ve dayatmacı bir tutum izleyerek tacize uğrayan kadınları ikinci bir kez şiddete maruz kalmasına yol açılmasıdır. Bu tür bir konu herkesi ilgilendirdiği için ayrılma gerekçemle birlikte Solfasol'den tamamıyla ayrıldığımı kamusal olarak duyurmak istedim. Bu aşağıda paylaştığım yazı, yaşanan tacize dair mail grubunda gazetenin kurucu çekirdek ekibinden bir erkek arkadaşın kadınların yaşadığı tacize ilişkin sorgulayan mailleri ve sonrasında çıkan tartışmalar sırasında yazıp gönderdiğim bir maildi. Okunma kolaylığı olması açısından küçük düzeltmelerle ve isimler çıkarılarak yazı metni haline getirdim. Bu mailden yaklaşık bir hafta sonra gruptan ayrıldım, benden önce çok sayıda insan ayrıldı, kimisi açıklayarak kimisi sessizce. Bunun en büyük sebebi bir hafta boyunca söz konusu arkadaşın yazdığı mailler ardından kendisine yönelik yapılan hiç bir eleştiriyi ya da sorulan soruyu muhatap almayıp sessiz kalmasıydı. Yaklaşık bir hafta sessizliğin üzerine mail adreslerinin kapanmasıyla ilgili teknik bir soruya hiç bir şey olmamış gibi cevap verip başka kimseyi muhatap almaması da durumu iyice kabul edilemez bir hale getirdi. Benim için bardağı taşıran son damlaysa grupta benim gibi eskiden yer almış olan bir kadının da taciz eden kişi tarafından zamanında rahatsız edildiğini açıklayıp gruptan tamamıyla ayrıldığını belirten mailiydi. Bunun üzerine denecek bir şey zaten kalmamıştı benim için de; hele de üstüne bir kaç kişinin gazetenin yeni sayısının çıkarılması gerektiği, abonelere olan sorumluluk hatırlatması ve bütün bu problemleri bir araya gelip konuşursak çözeriz, hep beraber forum yapalım diye önerilerini görünce daha fazla dayanmayıp ayrıldım. Bu süreçte tam olarak ne yaşandığını detaylı olarak başka bir yazıda anlattım, merak edenler bu linkten okuyabilir.


Bu konuda yazmaya başlamadan önce Solfasol Gazetesi’yle olan ilişkimden kısaca bahsedeyim. İlk kurucu ekip kadar eski olmasam da bugünden bakıldığında baya eski üye sayılırım; üç yıldır Van'da öğretim üyesi olarak görev yaptığım için sadece uzaktan abonelik desteği veriyorum. Gazetede ilk kadın ve kent dosyasını hazırlayan ekipteydim ve o zaman da gazetedeki toplumsal cinsiyet eşitsizliği konusunda sıkı tartışmalar yapmış biriyim. Van'a gittikten sonra son dönem Solfasol'ün yaptığı işleri çok beğenip bir dönem parçası olduğum için mutlu oluyordum, öğrencilerime veriyordum okumaları için; bunda şüphesiz kadın ve lgbt arkadaşların artan aktif katılımının etkisi büyük. 

Bugün grupta tanıdığım çok az kişi kaldı haliyle, fark ettim ki bu tartışmaya dahil olan sadece erkekleri tanıyorum neredeyse. Bu bilgi önemli çünkü grup içi yaşanmış bir olay tanıdıklık/arkadaşlık üzerinden ele alınılıyor. Tacize uğrayan kadın arkadaşların hiç birini tanımıyorum, aralarında ismen bildiklerim var o kadar. Erkek arkadaşlardan bazıları için tanıdık lafı yetersiz kalır, baya arkadaştık; tacizi yapanla da yıllarca Odtü'den tanışırız, mahalle komşuluğu yaptık, öyle ki son kaldığım evde yıllarca ahşap masasını kullanmıştım. 

Bunları niye yazıyorum çünkü böyle bir mevzuda bunların hiç bir ehemmiyeti yok, çok sevdiğimiz, iyiliğini gördüğümüz erkeklerin tacizde bulunduğunu ilk kez öğrenmiyoruz; ve daha da önemlisi ortak bir sosyal/politik çevredense arkadaşları/mız tarafından nasıl korunup kollandığını da defalarca deneyimledik. Yani grupta tartışılan mevzu kadınlar için ne yeni ne farklı bir şey. Bu yüzden şaşırtmadı ama birçok kişi gibi beni de epeyce üzdü. Tanıdığın, birlikte başka bir dünya kurma hayliyle yan yana geldiğin insanların bir kadına tacizde bulunduğunu ya da taciz konusunda aldıkları içler acısı tavrı görmek tarifsiz bir hayal kırıklığı, sanırım kadınlar olarak yıllarca en çok biriktirdiğimiz şey bu hayal kırıklığı ve güven kaybı duygusu; ve bununla yasamak, mücadele etmek zorunda kalmak bile başlı başına bir şiddet.

Buradaki tartışmalarla ilgili söylenecek çok şey var, ama hem çoğu söylenmiş zaten hem de bir kısmı uzaktan bana düşmez. Ancak yazacağım bir kaç noktayı hem eski bir Solfasol dostu hem de uzun yıllardır bu konularda çalışan ve taciz, tecavüz vb. konularla mücadele etmeye çalışan biri olarak okumanızı isterim.

Her şeyden önce ben kadınların bu kadar özenli bir şekilde süreci yürütmek için gösterdikleri çabaya diyecek söz bulamıyorum; ve buna rağmen gördükleri tepki karşısında duydukları hayal kırıklığının ağırlığını tahmin edebiliyorum. Dürüst olayım, maillerini okurken hep içimden umuyorum bu caba boşa çıkmaz hissi vardı, son iki günde ise artık bu neyin tartışması noktasına geldim. Özellikle yasadıkları tacizleri anlatmak zorunda kalan kadın arkadaşlara cesaretleri için  ve hala o noktada bile taciz edeni ifşa etmeme kararına bağlı kalmalarına saygı duyuyorum; ama ne olursa olsun böyle bir şiddet yaşamak durumunda kaldıkları için çok üzgünüm. 

Bu duruma yol açan arkadaşın mailindeki sorgulamaları birçok  kişi gibi dehşetle okudum, niyeti ne olursa olsun asla böyle bir konuda bir erkek bu tür soruları sorma hakkında kendini göremez. Bir türlü kabul etmek istemiyoruz ama ne yaparsak yapalım kadınlar ve erkekler arasında yapısal/tarihsel ve hala devam eden bir eşitsizlik, ezme/ezilme ilişkisi var ve kadınları ilgilendiren bir mevzuda, hele de erkek şiddeti konusunda, bir erkeğin bu konuda böyle bir sorgulamaya girmesi kabul edilemez. Bana sorarsanız kendinden farklıyla birlikte yaşama, buna ilişkin politika yapma en çok da bir had meselesidir, kendi eşitin olmayan senden daha dezavantajlı gruptan biriyle ilişkimizde söylediğimiz söz, aldığımız tavrı bu had belirlemelidir. Burada en trajik ve ürkütücü  olan yan, bunu yıllardır insan hakları alanında çalışan bir arkadaşımızın yapıyor olması. Sonrasında onu desteklemek için ben onu tanıyorum, niyeti bu değil gibi ifadelerin ise tutulur yanı yok çünkü cinsel taciz politik bir mevzu Solfasol de toplumsal/politik bir alan, burada niyet okuyarak tartışma yürütürsek bir yere varamayız.

İtiraf edeyim tacize dair kadınları sorguladığı mailin ardından demek istediğini açıklamak için yazdığı ikinci mailinin tamamını okuyamadım, içim kaldırmadı; uzun suredir taciz konusunda bu kadar kötü bir yaklaşım görmemiştim, arkadaşı olarak utandım. Yarıdan sonrasını satır atlayarak okudum, bu kadar şeyi yaşayan kadın arkadaşlardan özür diliyorum bir maile bile tahammül edemediğim için. Mailde en çok dikkatimi çeken şey sürekli dedikodu ve benzeri ifadelerin sıklıkla kullanılması ve bunların tacize uğrayan kadınların güvenilirliğini sarsmaya yönelik olması; Solfasol’de yer aldığım onca zaman her toplantı sonrası bir sürü olay, kişi hakkında konuşuldu, bundan tartışmalar çıktı da bir tanesi için bile dedikodu türü ifadeler kullanılmadı. Ama mevzu kadınları ilgilendiren ve kadınlar arasında yürütülen bir konu olduğunda ilk aklımıza gelen ifadelerden birinin dedikodu olması aslında çok şey anlatıyor. Taciz gibi bir konuda kadınların bu deneyimleri kendi aralarında paylaşmaları ve bu süreci nasıl yürütecekleri konusunda birlikte konuşarak karar vermelerinden daha doğal ne olabilir ki; zaten bu son iki gündeki mailler kadınların kendi dayanışma ağlarını kurmalarının ne kadar gerekli olduğunu hepimize fazlasıyla gösterdi.

Son olarak tacizde bulunan arkadaşın kendini ifşa ve özür mailiyle ilgili bir kaç şey; sonraki maillerde “arkadaş özür diliyor, ne derseniz yapmaya hazırım diyor” minvalinde cümleler gördüm. Maili dikkatle bir iki kez okudum sırf bu yüzden, Evrensel gazetesinde cinsiyetçi karikatürü için özür dilerken yanlış anlaşıldım diye bir açıklama yapan bir adam vardı adını unuttum, bu mailin ondan farkı ne bulamadım. Bu mailde tek iyi şey var, o da inkâr etmeyip karşı saldırıya geçmemesi ama bunun için de şükredecek, hele daha ne yapsın diyecek halimiz yok. Her şeyden önce buradaki özür kişisel bir mevzu değil, bir arkadaşımızın kalbini kırdık da özür dileyip barışalım geçsinlik bir şey değil. Politik zeminde özür açıklık, sorumluluk gerektirir her şeyden önce, neyi nasıl dediği mühimdir. Zaten sonunda dediğiyle özrünün bir kıymeti kalmıyor; izin verilirse hepsinin yanlış anlamadan ibaret oldugunu açıklayabilirmiş. Ben kadınların yazdıklarından tekrar ayrıntı vermek istemiyorum ama yanlış anlaşılmalık bir durum olmadığı ortada, ve ayrıca yedi kadın da mı yanlış anlamış?! Ayrıca bunca zaman taciz edenin kendisi olduğunu bilmemesine ne diyeyim bilemedim, bu kısım bence epey bi muğlak, kadınlardan bu kadar uyarı almasına rağmen hiç üstüne alınmamış, taciz olarak görmemiş anlaşılan.

Gelelim buradan nereye gidileceği sorusuna, bu kadar şey söyleyip bir öneri yapmadan çekilmeyi doğru bulmuyorum. Tabi ki bunları şiddetle mücadele alanında kendi deneyimlerimden ve öğrendiklerimden yola çıkarak yaptığım bir fikir paylaşımı, tartışmaya bir katkı olarak görmenizi isterim, yoksa ne yapılacağını söylemek tabi ki benim haddim değil. Bu noktadan sonra bana kalırsa ilkesel olarak ilk yapılması gereken şey, taciz yapan arkadaşın Solfasol’den uzaklaştırılmasıdır; istediği kadar kabul etsin, özür dilesin tacize uğrayan kadınların taciz eden kişiyle aynı grupta birlikte çalışmaya devam etmesi ciddi bir sorun, ve aynı zamanda genel olarak tüm kadınların rahat ve güvenli hissetmeyeceği bir alan olacak böylelikle Solfasol, hele de bu son tartışmalardan sonra. 
Bunun dışında taciz konusunda eril, baskıcı/dayatmacı ve şiddet üreten tavırlarda bulunan arkadaşların da yaklaşımları ve yaptıkları ele alınmalı, bu ise Solfasol’de şu an aktif olan arkadaşların ve özellikle kadınların sözleri ve talepleri gözetilerek, belirleyeceği bir süreçle yürütülebilir kanımca. 

Bu süreçlerde en zor olan kısım arkadaşlık mevzusu şüphesiz; maalesef ki arkadaşlarımıza konduramıyoruz bir türlü tacizi ya da tacize karşı aldıkları eril tavırları ama maalesef yaşadığımız gerçeklik böyle ve buna göre tavır alıp çözüm üretmeliyiz. Burada taciz üzerine yazılanların, daha önce Ankara'da şimdi Van’da karşılaştığım taciz vakalarında duyduğum tepkilerin sadece inceltilmiş hali olduğunu söylesem abartmış olduğumu düşünebilirsiniz ama inanın değil. Genç kadınlar uğradığı tacizi zor bela söylediklerinde çok benzer sorgulamalara maruz kalıyor ve etraflarındaki insanlar ama ben onu yıllardır tanıyorum, niyeti o değildir diye savunuyor. Bu benzerlikleri basit bir tesadüf görmek bence asıl mevzuyu kaçırmak olur, ataerkil heteronormatif bir toplumsal dünyada yaşıyoruz, ve kendi kurduğumuz alternatif alanlara da bunu maalesef taşıyoruz çünkü başka türlüsünü çok az biliyoruz; ancak, şu var ki biz kendi alternatif toplumsal alanlarımızda bir şiddet mevzusunu bile yine şiddet üreterek çözmeye çalışıyorsak o zaman ne farkımız kalır onca karşı çıktıklarımızdan, eleştirdiklerimizden, kol kırılır yen içinde kalır zihniyetindeki ilişkilerden, aman tadımız kaçmasın ali rıza bey diyen ailelerden; ve ne anlamı kalır birlikte başka bir dünya hayali kurmanın? 

Solfasol toplumsal ve politik idealleri olan bir oluşum; bu yüzden de yeri geldiğinde gerekli tavır ve eylemleri alması gerekir, hiç kimseye arkadaşımız, dostumuz ya da ne çok emeği geçmiş diyerek ayrıcalık tanımadan; hepimiz kardeşiz’e bağlanacak bir naifliğin bizi bir yere götüreceğini düşünmüyorum, hepimiz ne kardeşiz ne eşitiz ama bunu mümkün kılmak için uğraşıyor, bir arada eşit, adil ve barışcıl bir yaşamı kurmanın yollarını arıyoruz, ve asıl kıymetli olan da bu çaba zaten bu yüzden bu çabanın hakkını vermeliyiz.

Bu blogu "kimbilir güzel şeyler olur belki" diye yazarak açmıştım, ama konumuz hep taciz, şiddet, tecavüz vb. Kim istemez güzel, umutlu şeylerden bahsetmeyi ama yaşadığımız gerçeklik buysa da gördüğümüzü, bildiğimizi anlatmak düşer bize.

Bu yazıyı, epeyce uzun zamandır bir şekilde parçası olduğum Solfasol Gazetesi'nden geçen hafta ayrılmam üzerine yazıyorum. Başlıktan da anlaşılacağı üzere gruptan yaşanan bir taciz ve sonrasında alınan tavırlar nedeniyle bu kararı almak durumunda kaldım. Bu bir ifşa yazısı değil, daha çok bir deneyim paylaşımı olarak yazmak istedim çünkü karma gruplarda, örgütlerde çok yaygın olarak yaşanan taciz konusunun mümkün olduğunca çok konuşulmaya ihtiyacı var, ve herkes kendi köşesinde yaşayıp, üzerine yaşadığıyla kalması, hatta çoğu zaman hiç duyulmaması en çok karşılaştığımız durumlar. Oysa ki bir problemi çözüm bulabilmek için ilk önce açığa çıkarıp üzerine konuşabiliyor olmamız gerek.

Tacizle ilgili kısma geçmeden önce küçük bir not düşeyim. Gazete Solfasol'le ilişkim yaklaşık olarak 5-6 yıl önce başladı. Ankara'da olduğum dönemde bir süre aktif olarak grupta yer aldım, düzenli toplantılara/etkinliklere katılıp gazetenin hazırlanması sürecine katıldım. Gazetenin ilk kent ve kadın dosyasını bir grup kadın arkadaşla birlikte yaptık, ve daha sonra 8 Mart, 25 Kasım'ın olduğu sayıları. Her kadının, hele de feministlerin, çok iyi bileceği gibi bunların hepsi belli bir mücadeleyle oldu ama her şeye rağmen keyifli ve umut veren bir süreçti. Kendi adıma özellikle kadınların daha çok yazması ve haber yapması için uğraştım çünkü erkeklere göre gözle görülür şekilde az sayıdaydı. Fakat bir noktadan sonra yapısal olarak bazı şeyleri değiştirmenin çok imkanı olmadığını düşünerek ve dönemsel olarak bunun için de yeterli enerji bulamadığım için uzaklaştım. Bunda özellikle yazması için çok uğraştığım bir kadın arkadaşın yazdığı ilk haber-yazının hiç bir bilgi verilmeden gazeteden çıkarılmasının önemli bir etkisi oldu. Gazetenin düzenlenmesi sırasında işlevsel/pratik nedenlerle çıkarılmıştı, yani kadın olduğu için değil; ancak az sayıdaki kadın imzalı yazılardan biri, ve üstelik ilk kez yazan biri olması, ve haber bile verilmeden yapılmamasını kabul edemedim, yazmayı bu şekilde bıraktım. Ancak bunu karşılıklı konuşup tartışabildik ve bu nedenle de gönül bağımı ve dışarıdan destek vermeyi sürdürdüm. Son 3 yıldır Van'dayken de aboneliğimi sürdürdüm, arkadaşlarıma abone olmaları için önerdim, gazeteyi öğrencilerime okuttum, haberlerini sosyal medyada paylaştım ve son dönemde yaptıkları güzel işlerden dolayı bir dönem aktif parçası olmaktan gurur duydum uzaktan. Ancak maalesef buraya kadarmış, konu taciz olunca tabi ki daha fazla duramazdım.


Şimdi olaylar şöyle gelişti; ben burada mail grubunda dahil olduğum son bir haftayı kısaca özetlemeye çalışarak ayrılma hikayemi anlatacağım, yoksa taciz olayı en az bir aydan fazladır grubun gündeminde. Belki bu önceki kısmı da başkaları  anlatır çünkü buna gelene dek bu süreçte epey uğraşıp yıpranan kadınlar var.

Aslında ben uzaktan biri olarak tartışmaya dahil olmayı düşünmüyordum, o güne dek taciz konusundaki maillere de göz ucuyla ara ara bakıyordum çünkü grup içerisinde bu konuda kadınlar birlikte epey bir şey yapıyordu ve çözüm yoluna girildiğini düşünmüştüm. Birlikte toplantılar yapılmış, kadınlar düzenledikleri atölye çalışmaları ardından bir manifesto yayınlamış ve grupta paylaşılmıştı. Ve önemli bir bilgi, bu süreçte taciz eden kişinin ismi ifşa edilmedi. Ben sürece, bu aşamadan sonra mail grubunda taciz konusunda yazışmaların tekrar artmasıyla dahil oldum, daha doğrusu zorunlu hissettim çünkü gazetenin kurucu çekirdek ekibinden bir erkek arkadaş kadınların yaşadıkları tacizi baya açıktan sorgular nitelikte bir mail yazdı. Grupta ben dahil epey bir insanı dehşete düşürdü bu mail, ve bir çok insan itiraz etti, adliyede emniyette yapılandan farkı ne bunun diye.

Bunun üzerine, aynı arkadaşımızdan bir mail daha geldi, çok daha uzun, entelektüel referanslarla inceltilerek neyi niye sorduğunu kendince açıklayan bir mail. Dürüst olayım, bu maili okuması bana kahır gibi geldi, ilkinden bile fenaydı çünkü ilki çok düşünmeden bir anda yazılmış desek, bu artık neredeyse onu teorize etmeye girişme sayılır. Bu mailden aklımda en çok kalan şey iki lafın biri dedikodu, dedikodu kazanı gibi ifadeler ve bunu kadınların söylediklerini itibarsızlaştıracak, güvenilirliklerini sarsacak şekilde kullanılması. Kişisel olarak benim için bunları okumanın sarsıcı olduğunu söyleyeyim; arkadaşlık ettiğiniz, birlikte çalıştığınız, yaptığı şeylere değer verdiğiniz birinin böyle şeyler yazdığını görmek insana büyük hayal kırıklığı yaşatıyor, grupta da yazdığım gibi onun adına ben utandım. Bu ikinci mail üzerine grupta tartışmalar daha da yükseldi, birçok insan itiraz etti, sordu. Şöyle diyeyim, "iyi değerli bir arkadaşımız" diye savunan (erkek) arkadaşlar bile n'apıyorsun, kendine gel demeye getiren cevaplar yazmak zorunda hissetti kendini; bu bence durumun vahametine dair önemli bir ipucu veriyor. Tabi ki o arada bu maillere niyet okuma yaparak arkadaşını savunanlar da oldu, ve olaya biraz daha mesafeli yaklaşıp konu üzerine bir yorumda bulunmadan ortalığı yatıştırma amaçlı yazılanlar da.

Ve olan oldu, bu tartışmalar sürerken tacize uğrayan kadın arkadaşlardan biri gruba neler yaşadıklarını açıktan anlatan bir mail yazdı. Evet bu gerekten oldu, tacize uğramış bir kadın tanıdığı, tanımadığı bir sürü insanın içinde bunları anlatmak zorunda hissetti kendini, yani hissettirildi. Ve inanmayacaksınız ama bütün bunlara rağmen hala taciz edeni ifşa etmemişti. Aldıkları karara bağlı kalma çabalarına saygı duymakla birlikte, dürüst olayım onca şeyi yazarken kendimi daha fazla tutmazdım ben olsaydım herhalde. Böyle uzun uzun anlatıyorum ama bu yazdıklarım bir iki gün gibi kısa bir süre içinde gerçekleşiyor -gruptan ayrıldığım için kontrol edip net bilgi veremiyorum.

Ben kadınların yazdıklarının etkisini üzerinden atamamışken sabah gruba bir mail geldi, kadınları taciz eden arkadaş son yazılanlarla artık bahsedilen kişinin kendisi olduğundan emin olmuş ve yazmak zorunda hissetmişti - tabi o zamana kadar süreci takip edememe, yazamama olmasının uzakta olma, internet bağlantısı olmama gibi nedenleri vardı. Yani yorumlarımı kendime saklayarak, onun yazdıklarını aktarıyorum. Bu mail benim için sadece yazdıkları açısından değil, uzun yıllardır tanıdığım biri de olması, sık görüşen arkadaşlar olmasak da, nedeniyle önemliydi. Bu arada bir küçük not daha, tacize uğrayan kadınlar gruba benden çok sonra katılmışlardı, hiç birini tanımıyordum; buna karşın çekirdek ekipte olmalarından dolayı tacizi yapan ve yukarıda bahsettiğim şekilde davranan erkek arkadaşı ve onu destekleyenlerin bir kısmını tanıyorum. Tacizi yapan kişi de Solfasol'ün çekirdek ekibinden olup gazeteye çok uzun zamandır maddi manevi katkı sunan biri. Bu arkadaşın kendini ifşa mailindeki iyi şey, saldırıya geçmeyip durumu kabul ederek özür dilemesi ve alınan her karara uyacağını söylemesiydi. Maildeki sorun ise, verdiği rahatsızlıktan dolayı özür diledikten sonra aslında bunların yanlış anlaşıldığını ve imkan olsa kendini ifade edebileceğini yazmasaydı. Sanıyorum ülkede özür geleneğimiz böyle, son yıllarda en çok duyduğumuz şey, hele de erkeklerden, yanlış anlaşıldım olmuştur. İşte bu da özrün kıymetini alan bir şey, yani yedi kadın birden mi yanlış anlamış diye insanın içinden bir ses yükseliyor.

Bundan sonrasında neler oldu? Benim ilk mailimi yazmam bu ifşadan sonraya rastlıyor; mailde bu olanlar karşısında ne düşündüğümü, hissettiğimi anlatıp mümkün olduğunca yapıcı bir şekilde durumun nasıl ele alınabileceğini önerdim. Tacizin politik bir mevzu olduğu, ona göre tavır alınıp bir süreç başlatılması gerektiği ve tacizi yapanın arkadaşımız olması bir şeyi değiştirmediği şeklinde özetlenebilir kısaca, bu aşamada en somut önerim ise taciz yapan arkadaşın en kısa zamanda gruptan uzaklaştırılması ve sürece öyle devam edilmesiydi. Ancak tacize karşı baskıcı ve sorgulayıcı tavırda bulunan arkadaşın da aktif olarak yıllardır insan hakları alanında çalışıyor olmasından dolayı bir sorumluluğumuz olduğuna dikkat çekerek buna ama grubun kendisinin karar verebileceğini söyledim (okumak isteyen buradan ulaşabilir, isimlerin olduğu yere (...) işaretini koydum: Mail-1)

Bu maili yazarken çok tereddüt içindeydim, özellikle uzaktan ve olayların dışından yazdığım için. Ancak, mailime özelden tacize uğrayan kadınların teşekkür ve iyi ki yazdın mesajları bana çok iyi geldi, yapmam gereken bir şeyi yapmış olmanın getirdiği bir iyi hissetmeden bahsediyorum çünkü o ana dek hiç bir açıklama yapmadan beni gruptan çıkarın demeyi planlıyordum. Sonrasında konuyla ilgili bir kaç yatıştırıcı, toparlama amaçlı mailin akabinde tartışmalar tekrar arttı ve özellikle taciz yapandan çok tacize karşı sorgulayıcı tavır alan arkadaşın yazdıkları gündem oldu, bir hafta boyunca bunun üzerine bir çok insan bu arkadaşı muhatap alarak itirazlarda bulundu, sorular yöneltti, kızdılar, eleştirdiler, hayal kırıklıklarını yazdılar. Ama arkadaş bana mısın demedi, tek bir satır bile yazmadı, karşımızda büyük bir sessizlik duvarı bulduk. Ve bunun üzerine her gün insanlar birer birer ayrılmaya başladı, kimi açıklama yaparak kimi sessizce; onca insan gitmesine rağmen tek bir ses etme sorumluluğu duymadı. Bu arada birlikte çalıştığı insanlardan, taciz tartışmasında iyice ortaya çıkan bu tavrın aslında genel olarak da hep karşılaştıkları bir şey olduğu, ve gazetede yürüyen işlerin de şeffaf, kolektif ve demokratik yollarla işlemesine engel olduğunu söyleyenler oldu ki bence sayıları hiç de az değildi. Ben bu aşamada, söz konusu arkadaşın karar ve denetim mekanizmalarından geçici olarak uzaklaştırılmasını önerdim çünkü herhangi bir şeyi sağlıklı bir şekilde tartışmanın yolları kalmadığı gibi en önemlisi insanlarda büyük bir güven kaybı vardı (Mail-2) .

Sözü geçen bu arkadaşımız sessizliğini, onca üye kaybıyla geçen bir haftanın sonunda mail adreslerinin kapatılmasıyla ilgili bir soruya cevap vermesiyle bozdu. Tartışmalara daha dışarıdan dahil olan ve gruba genel olarak yapıcı, yatıştırıcı şeyler yazan bir kişinin mailiydi bu. Anlaşılan kişisel olarak önemsediği bu kişinin şüphelerini giderme ihtiyacı duyup başka kimseye bir şey deme gereği görmedi. Bunun üzerine doğal olarak son kalanlar da isyan etti, bu nedir yaptığın diye. Ben de uzun süredir böyle bir saygısızlık  görmediğimi söyleyerek, eğer süreç bu şekilde devam ederse ayrılacağımı ve bunu kamusal olarak paylaşacağımı belirttim.(Mail-3)

Sanırım bunlar olurken, tacize uğrayan kadınlar başta olmak üzere gazeteye emek veren epey bir insan ayrılmıştı. Ben kadınlara da özelden yapacakları toplu bir eylem kararı varsa isterlerse destek olacağımı yoksa ayrılacağımı söyledim. Zaten bunu dedikten bir ya da iki gün sonra ayrıldım çünkü o ana kadar tartışmada hiç yer almayan ve hatta mail grubunda olduğundan bile haberimin olmadığı Solfasol'ün kurucu ekibindeki bir kadın arkadaştan bir mail geldi, çok kısa ve özet şekilde zamanında kendisi de gazetede çalışırken aynı erkek arkadaş tarafından epeyce rahatsız edildiğini açıkladı. Mailleri takip etmediği için olaylardan ilk ekipte yer alan başka bir kadın arkadaşın demesiyle yeni haberdar olmuştu, kendisinin uzaklaşmasının da bu tür nedenlerle olduğunu belirterek gruptan çıktı. Birebir tanıdığım, birlikte çalıştığım, sevdiğim ve uzun süredir görmediğim bu kadın arkadaşın mailini okuyunca diyecek laf bulamadım; aslında artık edecek laf kalmamıştı, tartışmanın kendi bile bana anlamsız geldi o noktadan sonra. Yapılması gereken belliydi, sorumlu arkadaşlar üzerine düşeni yapıp çekilmeliydi, en azından bir süre, ama olmadı; belki sakinleştirici samimi bir mail de iyi gelebilirdi, ama o da olmadı. Bu mail üzerine yazılan yeni sayının geldiği, paketlenip dağıtımının yapılması gerektiğini, abonelere karşı sorumlulukların olduğunu hatırlatan mailler geldi. Taciz konusunda hepimizin bilgisiz olduğu, bu konuda her beraber toplanıp forumlar yapılmasını öneren mailler geldi. Öyle ki gidenler bile geri gelebilirdi, her şeyi konuşup çözmek mümkündü, yan yana geldikten sonra olurdu. Bu arada, bu öneriler bu son mailden önce yapılmaya başlamıştı, itiraz eden bir çok insanın karar almak için toplanalım önerilerine karşı bir forum önerisi de dillendiriliyordu, ama politik zemine dair tek bir ipucu vermeyen, taciz değil genel bir problemden bahseden. Hatta bir sonraki sayıda içinde değil taciz kelimesi herhangi bir problemin varlığından bahsetmeyen bir maili tek başına gazete olarak basılması önerildi.

Bunların üzerine bir şey demeyeceğim, yoruma gerek olmayacak şekilde her şeyin açık olduğunu düşünüyorum.O yüzden de ne düşündüğümden çok mail üzerinden ne yaşadığımı tane tane anlattım. Son bahsettiğim kadın arkadaşın mailinden sonra ben de ayrıldığımı yazıp mail grubundan çıktım (Mail-4). Bu yazıyı yazmak için özellikle bir hafta bekledim, hem sakin durup tartışmanın sıcaklığı geçsin diye hem de belki beklenmedik iyi bir şey olur diye, bir umut işte. Bu sürede eskiden arkadaşlığımın olduğu biri hariç benimle iletişime geçen herhangi biri olmadı, bu mailleşme de kişisel bir görüş paylaşımıydı. İlk başta kişilerin ismini de yazmayı planlıyordum çünkü bu insanlar yaptıkları işler, dahil oldukları gruplar nedeniyle bilinmesi gerekiyor. Ancak, bu aşamada sürecin hala devam ettiğini söyleyenler varken bunu yapmanın doğru olmadığına karar verdim. Ayrıca bu olayı birebir yaşayan kadınların yapmak istedikleri şeyler olabilir, onların iradelerini yok saymak istemedim. Zaten benim derdim kişilerle, isimlerle değil; bir dönem emek verdiğim ve hala bir yanıyla parçası hissettiğim Gazete Solfasol'in geldiği nokta, dönüştüğü şeyle. En başta söylediğim gibi tanıdık bir ayrılma hikayesi anlattım, buna zorunlu hissettim çünkü anlatmasam olmazdı. Çünkü tacize karşı bir şey yapmamak asla bir şey yapmamak değildir, bir şey yapmadan, öylece durup beklerken de gayet taciz kültürünün yeniden üretilmesine katkıda bulunuyoruz; kimi zaman sessizliğimizle kadınların halihazırda yaşadıklarına yeni bir şiddet halkası daha eklemiş oluyoruz, işte bu yüzden anlatmakla yükümlüyüz.

Solfasol güzel bir ihtimaldi, ama olmadı. Bundan sonra herhangi bir bağımın olmayacağı gibi, ortak oldukları herhangi bir eylem, etkinlik vs'de yan yan gelmekten imtina ederim. Belki devam eden süre daha iyi şeylere gebe olur, ama benim için bu sürecin olumlu sonuçlanmasının ilk koşulu başta tacize uğrayan kadınlar olmak üzere ayrılan arkadaşlara karşı gerekli adımların atılmasıdır, kişisel olarak da burada anlattığım son bir haftayı kapsayan olaylar için tatmin edici "ama"sız bir açıklamanın önemli olduğunu düşünüyorum.

Bu arada, Solfasol'ün son sayısında gruptan bu süreçte ayrılan çok sayıda insanın emeği var, yaşadıkları üzüntü, hayal kırıklığı, güven kaybı ve kızgınlık ise duyulmayı bekliyor.